Kemah Kaya Tuzu 5000 gr
Kemah Tuzu ?
Urartu, Roma, Selçuklu, Osmanlı, Almanlar, Fransızlar ve Türkiye Cumhuriyeti... Bu yedi ülke ve medeniyeti, bir araya toplayan, geçim ve yaşam kaynağı üreten ve birleştiren nedir? Tuz, yani Kemah Tuzu. Bütün bu medeniyetlerin ve ülkelerin geçim kaynaklarından biri ve birleştiği ortak nokta.
Romalıların o ihtişamlı ve her yere hükmetmesini sağlayan askeri ordusunun maaşlarını, verdiği element: Kemah Tuzu. Hatta, "salt" kelimesi, maaş olarak kullanılan "salary" kelimesinin, kökeni olduğunu da söyler bilim adamları. Kim derdi ki, belki de maaşları ödenmese, haliyle isyan çıkabilecek Roma ordusunu nizamının devamı, bugün her sofrada olmazsa olmaz, ama itibar edilmeyen mamüle dönüşeceğini.
Bütün olayı, yolculuğuna, Munzur dağlarının, Tunceli tarafını aşıp, diğer tarafının eteklerinden aşağıya, komşu Erzincan'da ki Kemah tuzlarına can veren; küçük, plastik borudan akan bir sudur; hem de bilim adamlarının milyonlarca senedir, aktığı söylediği, saf %50'si tuzlu bir su.
Akan suyun kaynağında, Almanların 1. Dünya savaşı sırasında direklerini dikip, restore ettiği, ahşap bir kapısı olan bir yapı da vardır. (resim gelecek) İşte buradan akan milyon yıllık memba suyu, 100 metre uzunluğunda, borular yoluyla, killi taşların oluşturduğu, esas havuzlara aktarılır. Burada iki gün dinlenen su ancak 27 dereceye çıktığında, güneş vasıtasıyla, doğal yolla buharlaşıp, öz suyu uçtuğunda, kristalize olup, tuz haline dönüşüyor.
Ocakta yaklaşık 20 personel çalışıyor. Bunlardan bir tanesinin görevi var ki çok önemli: Havuzda ki suyun seviyesi ayarlamak, yani; su ustası. Su ustasının yetişmesi en az 1-2 sene sürüyor. Eğer havuzda ki suyun dengesi 1 cm bile kaysa, tuz oluşmuyor.
27 derecede ancak tuz oluşuyor demiştik. Yani ülkemizde neredeyse herkes, sıcak yaz günlerinde azıcık essin diye dua ederken, Kemah tuzunu üretenler, yağmur yağmasın, soğuk olmasın diye dua ediyorlar. Tuz, belli sıcaklık derecesinde oluştuğundan, 6 ay ürün ancak alabiliyorlar.
Peki bu tuzun diğer tuzlardan farkı nedir?
Dünya'da bir çok tuz çeşiti var: Deniz tuzu, göl tuzu, kaya tuzu; Kemah tuzunu bunlardan ayrı bir sınıf gibi, tam olarak,hiçbir kategoriye girmiyor. Jeoloji mühendislerinin araştırmalarına göre; neredeyse dünyanın kuruluşundan beri, her taraf su içinde iken, iç denizin kurumasıyla, deniz tuzunun, Kemah tuzu gibi kategori dışı, kaynak bir tuza dönüşümü başlıyor.
Kaynak tuzları; doğal ortamda, rafine edilmeksizin, kendiliğinden kristalize olabildiğinden, içerdiği mineralleri, doğadan toplama yöntemiyle elde edildiğinden, muhafaza edilen ender tuzlardandır. Bırakın ülkemizde, dünya genelinde de son derece az bulunmaktadır. Çünkü geldiği güzergah üzerinde, hiçbir; tarım, madencilik, hatta nüfus bile yok denecek kadar az, haliyle ağır metalleri de bünyesinde barındırmıyor. Üretiliş yöntemlerini de işin içine katınca, bu da dünyada eşi benzeri olmayan saflıkta tuz haline geliyor.
Tuz hayatın kaynağı, onsuz hayat pek te mümkün değil, maalesef. Çünkü dünyanın dörtte üçü su tuzlu su. İnsan vücudunun üçte ikisi tuzlu su. Suyun, hücre içine girmesini sağlayanda, orada kalmasını sağlayan da tuzdur. Sinirler arası iletişimi de, yani beynimizi ve düşünce yapımızı da su ve tuz belirliyor. Kaslarımızın hareketini de tuz sağlıyor, yani onsuz hareket dahi edemiyoruz.
Anne karnında ki (bebeğin hamilelik boyunca içinde yüzdüğü berrak ve steril sıvıya amiyotik sıvı denir. Amniyotik sıvının büyük bir kısmı %97 – 99’u su ve mineral tuzlarından oluşur. ) su da tuzlu su. Yani, tuza, yaşamın kaynağı derken, aslında bilimde bunu destekliyor. Yni su ve tuzsuz hayat mümkün değil! (Her ne kadar çok dillendirilmesede, çünkü herşeyde binlerce araştırma varken nedense tuzlu su konusunda akedemik kaynak, diğer araştırmalara oranla neredeyse yoktur!) Hani, vücut aniden halsizleşip, ateşiniz çıktığında, vücudun elektrolit dengesi düzelsin diye, acilde, size serum olarak, bildiğiniz tuzlu su (kısaca sf -esef- binde dokuzluk izotonik tuzlu su, sodyum klorür) verilir aslında.
Bilim adamlarının iddialarına göre; vucüdun alması gerken 92 mineralin 84'ünü içinde barındırır ve çok önemli bir bileşiktir. Rafine tuz olmadığından; böbrek, tansiyon, kalp damarları gibi, tuzun uzun vadede zararları olarak sayılan şeyler, dengeli kullanıldığında Kemah tuzu tersine şifaya dönüşebiliyor.
Kısacası, herşeyin çoğu zarar azı karar. Modern tıbbın kurucusu sayılan, Paracelsus'da dediği gibi: " Her şey zehirdir. Mühim olan dozdur."
Bu tuzla da, tuzun sadece %1 i işlenebiliyor; %99'u ise yer altına gidiyor.
Tuz sadece gıdada mı kullanılıyor? Hayır. Ülkemizde tuzun %5'i sanayi de kullanılıyor; Boya, deri. tekstil vb. kullanım alanı çoktur. Ayrıca, lezzetini bilen bilir; meşhur Erzincan Tulum peynirine, eşsiz lezzetini veren de, Kemah tuzudur.
Peki, bu kadar uzunca anlattığımız, Kemah kaynak tuzunu, eminim ki bu yazıyı okuyana kadar bir çoğunuz bilmiyordu. Dünya'da bu derece, bir kategoriye sokulamayan ve üzerinde hiçbir ağır metal kirliliği içermeyen kaynak tuzu yok. Yalnızca 5 bin ton civarında yıllık üretimi var. (Bu biraz açık havuz sisteminin dezavantajı, sıcak oldukça 3-6 ay arası üretilebiliyor.) Bırakın katma değerli mamüle dönüştürmeyi, tuzu, sağlığa zararlı gösterip, kamu spotu reklamlarıyla, lokantalardan tuzlukları kaldırttırıyoruz. (Rafine olanları değil, doğal tuzlardan bahsediyoruz.) Önce bu yanlış algıdan sıyrılıp; doğal Kemah kaynak tuzunun ülkemizde yayılmasından sonra eminim yurtdışında da katma değerli bir ürüne kolayca dönüşecektir.
Bu ürün Vega Sanal Mağaza ile listelenmiştir
